#emelozugur #oytunerbaş #adilyıldırım
1:00
📌 Yüzü full dolgu ve botoks olan kadına ne doğal bir güzelliğin var diyorum inanıyor!
7:00
📌 Kadın erkeğin onu sevdiğine inanmak isterse ne söylersen söyle söyle onu ikna edemezsin !
15:00
📌 Kadın ilişkideki yanlışları duymaya hazır değil!
Seansı terk eden çok kadın var !
20:00
📌 Erkek her dalda oynamak istiyor,
Kadın da yuvamı kurup bir ömür devam edeyim çabasında !
Bu işi zorlaştırıyor !
24:40
📌 Türk insanı ilişkiyi ilkel beyni ile yaşıyor korteksi devreye sokmuyor!
30:00
📌 Aşık olduğum tüm kadınlar beni terk etti !
Neden hep aynıydı !
37:20
📌 Çoğu erkek evlenmemek için cinsellikten vazgeçti!
40:30
📌 İlişkide ilk 30 gün cinsellikten bahsetmeyin !
Bugün iki renkli kişiliği misafir ediyoruz. Prof. Dr. Oytun Erbaş ve Yazar Adil Yıldırım ile insan hayatı ve tecrübeler üzerine çok eğlenceli ve verimli bir röportaj gerçekleştirdik. Bu röportajımız da neler yok ki? İnsan ilişkilerinde, özellikle aşk ve romantizm söz konusu olduğunda, toplumumuzun genel yaklaşımlarını ve bireylerin beklentilerini irdelemek, çoğu zaman karmaşık ve çok katmanlı bir tablo ortaya çıkarır. Her ne kadar güzellik ve aşk ideallerimiz zamanla evrilse de, hâlâ bazı eski kalıp yargılar ve beklentiler günlük ilişkilerimizi şekillendirmeye devam eder. Prof. Dr. Oytun Erbaş; Yüzü full dolgu ve botoks olan kadına ne doğal bir güzelliğin var diyorum inanıyor! diye kinaye yaptığını söylüyor.
Örneğin, modern estetik anlayışlar ve kişisel bakım teknolojileri, bireylerin dış görünüşlerini değiştirmelerine olanak tanıyor. Ancak bu durum, doğal güzellik algıları üzerinde ironik bir etki yaratıyor. Pek çok kişi, estetik müdahalelerle elde edilmiş bir görünümü, doğallıkla özdeşleştirerek, toplumun güzellik standartlarına uyum sağlama çabası içinde. Bu süreç, kişilerin kendilerini nasıl ifade ettiğine ve kendilerine olan güvenlerine de yansıyor.
Diğer yandan, romantik ilişkilerde erkek ve kadın rolleri üzerine kurulu beklentiler, bazen ilişkilerin sağlıklı bir zeminde ilerlemesine engel olabiliyor. Erkeklerin çoğu zaman çeşitlilik arayışı içinde olmaları ve kadınların daha çok istikrar ve güvenlik peşinde koşmaları, çiftler arasında anlaşmazlıklara yol açabiliyor. Bu durum, ilişkilerin başlangıç safhalarında özellikle belirginleşebilir. İlişkilerin ilk günlerinde cinsellik konusunun gündeme gelmemesi, bazen ilişkinin sağlıklı ilerlemesi için önerilse de, bu beklenti ilişkinin doğal akışını yavaşlatabilir veya yapaylaştırabilir.
Kadınların ilişkideki sorunları kabul etmekte zorlanmaları da, iletişimdeki temel sorunlardan biri olarak öne çıkıyor. Bazı durumlarda, kadınlar eleştirilere karşı daha duyarlı olabiliyor ve bu da onların terapi veya danışmanlık seanslarını terk etmelerine sebep olabiliyor. Bu durum, çiftlerin karşılıklı anlayış ve empati geliştirmelerinin önünde ciddi bir engel teşkil edebilir.
İlişkilerde yaşanan bu tür zorluklar, toplumumuzun daha geniş çerçevede ilişkileri nasıl yaşadığı ve işlediği hakkında da önemli ipuçları veriyor. Çoğu zaman, ilişkilerimizi yürütürken ilkel dürtülerimize ve anlık tepkilerimize dayanma eğilimindeyiz. Bu, karmaşık duygusal ve zihinsel işlevlerimizi yeterince kullanmadığımız anlamına gelir ve uzun vadede ilişkilerimizin kalitesini ve derinliğini etkileyebilir.
Modern toplumda aşk ve ilişkilerin karmaşası, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde sürekli bir özdeğerlendirme ve adaptasyon gerektiriyor. Romantik ilişkilerde karşılaşılan zorlukların üstesinden gelmek için empati, iletişim ve açık fikirlilik gibi değerlere daha fazla önem verilmesi gerekiyor. Bu süreçte, hem bireylerin hem de toplumun evrilmeye devam ettiği ve eski kalıp yargılardan uzaklaşarak daha sağlıklı ilişki dinamikleri geliştirdiği görülebilir. Bugünkü röportajımızdan çok eğleneceksiniz. Ayrıca çok da faydalanacaksınız bu röportajdan. Sözü daha fazla uzatmadan sizi röportajımızla baş başa bırakıyorum. İyi seyirler.
Ещё видео!