Kemâni Ali Ağa (1765-1830)
Kemani Ali Ağa’nın 1765-1770 yılları arasında bir tarihte İstanbul’da doğduğu sanılıyor. Küçük yaşlarında Enderûn’un “Hazine Odası”na alındı. Sultan II.Mahmud döneminde bu odadaydı. 1813 yılında başçavuş oldu. Eğitim ve öğrenimini burada tamamlayarak “sinekemani” çalmasını öğrendi. Sesi de güzel olduğu için bazen fasıllarda hânendelik yapardı. Bu okulun gelenekleri içinde muhasipliğe kadar yükseldi. İçkiye düşkünlüğü sebebiyle bir süre saraydan uzaklaştırıldı ise de bir zaman sonra görevine iâde edildi. Saraydan uzaklaştırılması ile ilgili olarak başka olaylar da anlatılır: Bir ramazan günü Ali Ağa’nın sarayın bahçesinde bulunduğu sırada, kılık değiştirerek bahçeye gelen pâdişahı tanımamış ve gerektiği kadar saygı göstermemiş. Oruç hali ile istemeden sebep olduğu bu olay üzerine hiddetlenen pâdişah onu sürgüne göndermiş. Sonra silâhtar İbrahim Ağa’nın tasavvufu ile saraydaki görevine geri dönen Ali Ağa huzurda yapıldan bir fasıldan sonra affedilmiş. Romanyalı kemancı Miron ve Corci ayarında bir sanatkâr olduğu için pâdişah kendisini pek severmiş. Saraya bu ikinci girişinden sonra müezzinlik yaptı. Mûsikiyi Enderûn hocalarından öğrenen Ali Ağa 6 Haziran 1830 tarihinde İstanbul’da öldü. Şişman bir kimseydi ve bir bacağı da sakattı.
Ali Ağa ondokuzuncu yüzyılın en önemli saz eserleri bestekârlarından biridir. Elimizde bulunan eserlerinde “klâsik okul’un bütün kâidelerine bağlı bir sanatkâr olarak görünmesine rağmen, bir takım yeni buluş ve heyecanların izlerini bulmak da mümkündür. Ayrıca eserlerinde duygulu bir ifade gücünün bulunuşu dikkati çeker. Bu durum şehnaz makamındaki peşrevinde özellikle belirgindir.” Bilinen eserleri beş peşrev, üç saz semâsi, otuz kadar şarkıdan ibarettir. “Şarkıları Hacı Ârif Bey’den önceki bestekârların eserlerine göre oldukça orjinaldir.”
Detaylı Bilgi;
[ Ссылка ]
Ещё видео!