Evliyânın büyüklerinden. Künyesi Ebû Yahyâ, lakabı Zeynüddîn'dir. Benî Süleym kabîlesindendir. Basra'da doğdu. Doğum târihi kesin olarak bilinmemektedir. 748 (H.131) târihinde Basra'da vefât etti.
Mâlik bin Dînâr, gençliğinde mal mülk sâhibi bir zengin yiğitti. Hasan-ı Basrî hazretlerine talebe olunca, bütün mallarını ve parasını, fakir talebelere harcadı. Kalbinden Allahü teâlânın aşkından başka her şeyin sevgisini çıkardı. Uzun zaman Basra'da Hasan-ı Basrî hazretlerinin sohbetlerini dinledi. Bir ara hocasıyla birlikte Şam'a gittiler. Şam'da bütün vakit namazlarını Câmi-i Kebîrde cemâatle birlikte kıldı. Bu vesîle ile o beldenin hikmet sâhibi kişileri ile tanışıp sohbet etti. Sonra câmi odalarından birine çekilip, ibâdetle meşgûl oldu. Şam halkı onun izzet ve kemâlini, olgunluğunu her geçen gün görmekteydi. Gündüzlerini oruçla, gecelerini namaz ve niyazla geçirdi. Aralıksız bu hâli bir yıl kadar devâm etti. Halkın kendisine hürmet ve saygısı daha da arttı.
Bütün bunlara rağmen Mâlik bin Dînâr'ın yaşaması için gerekli olan rızka gönlünde az bir meyil kalmıştı. Bir gece rüyâsında kendisine gizli bir ses; "Ey Mâlik! Sen bir mahlûksun. Allahü teâlâdan kork. Mâsivâyı, Allahü teâlâdan başkasının sevgisini terk edip bize dön. Yoksa helâk olursun." buyruldu. O, sabahleyin erkenden hocası Hasan-ı Basrî hazretlerine giderek rüyâsını anlattı. Hocası da bunun doğru olduğunu bildirdi. Mâlik hazretleri bundan sonra ömrünün sonuna kadar kalbi, Allahü teâlânın sevgisi ile dolu yaşadı. Kimseden bir şey kabûl etmedi. Hattatlık yaptı ve kazandığı ile ihtiyaçlarını karşıladı.
Bir gün Şam vâlisi ve kâdısı câmiye geldiler ve etrafı kusur arar gözlerle teftiş ederek, câmi, vakıf ve mahsullerin gelirlerini kontrol ettiler. Hatâ ve ihmâl bularak mütevellîsini, görevlisini azlettiler. Sonra Mâlik bin Dînâr'a adam gönderip hediyeler vererek bu vakfın mütevellîsi olmasını, vakıf işlerini üstlenmesini ricâ ettiler. Mâlik bin Dînâr onlara; "O yerde bir yıl kadar halk beni görüp düzelsin diye uzlet edip yalnız olarak ibâdetle meşgûl olmuştum. Kimse benimle ilgilenmedi ve hatırımı sormadı. Bu gece sâhibime söz verdim. Kurtuluş yolumun ne olduğunu öğrenip anladım. Onu bırakıp başka şeylerle uğraşmak mümkün değildir." diye cevap verdi. Vakfın idâresini kabûl etmedi. Bunun üzerine onu çok sıkıştırdılar. Bunun üzerine Mâlik bin Dînâr hazretleri her şeyini kaldığı hücresinde bırakıp bir azık torbasıyla gece karanlığında oradan ayrıldı. Mısıra doğru yola çıktı ve bir deniz kenarına ulaştı. Gemiye bindi. Gemi sâhibi taşıma ücreti ve eşyalar için kişi başına bir altın alıyordu. Mâlik hazretleri bir köşede ibâdet ve tefekkürle meşgûlken, gemici ücret istedi. Mâlik bin Dînâr hazretleri; "Henüz param hazır değildir. İskeleye vardığımızda hazır olur inşâallah." dedi. Gemi sâhibi ve adamları terbiyesizce sözler söyleyip Mâlik hazretlerini yere yıktılar ve iyice döğüp hırpaladılar. Sonra elini ayağını bağlayıp denize atmak istediler. Gemidekilerden hiç kimse buna mâni olmaya cesâret edemedi. Gemi sâhibi; "Böyle kişileri cezâlandırmak gerektir ki, başkalarına ibret olsun." deyince, gemidekiler de ondan yana çıktılar. Gemi sâhibi ve adamları Mâlik bin Dînâr hazretlerini tam denize atmak üzere iken binlerce balık su yüzüne çıktı. Balıkların her birinin ağzında birer altın vardı. Mâlik bin Dînâr hazretleri birinin ağzından parayı alıp gemi sâhibine verdi. Sonra da hoşçakalın deyip gemiden deryâ üzerine indi ve yürüyerek deniz kıyısına çıktı. Bu hâdise ona Mâlik-i Dînâr (Dînâr Sâhibi) denilmesine sebeb oldu.
#MalikBinDinar #DenizdeYürüyenEvliya #RahmeteAçılanKapı #Evliyalar #AllahDostları
Malik Bin Dinar Hz.
Denizde Yürüyen Evliya
Rahmete Açılan Kapı
Evliyalar
Allah Dostları
Ещё видео!