"Bence böyle" diyen dervişe mihraptan gelen nida!
“İşte siz böyle kimselersiniz! Diyelim ki biraz bilginiz olan şey hakkında tartıştınız.
Ya hiç bilginiz olmayan şey hakkında niçin tartışıyorsunuz? Allah bilir, siz bilmezsiniz.” ( Al-i İmran 66)
“ yetteki, "Bilginiz olan hususta çekiştiniz" buyruğundan murad şudur: Onlar Tevrat ve İncil'in şeriatlarının, Kur'ân'ın şeriatına muhalif olduğunu sanıp, bunu iddia etmişlerdir. Binâenaleyh onlara, "Hakkında bilginiz olmayan hususlarda nasıl çekişiyorsunuz? Hakkında bilginiz olmayan bu husus da Hazret-i İbrahim'in şeriatının, Hazret-i Muhammed'in şeriatına muhalif olduğunu iddia etmenizdir" denilmiştir.
Sonra Cenâb-ı Allah'ın, "İşte sizler onlarsınız ki hakkında bilginiz olan hususta çekiştiniz..." buyruğunun şu mânaya olması da muhtemeldir: Allahü teâlâ onları gerçek manada "ilim" ile tavsif etmemiştir. Ancak şu mânayı murad etmiştir: "Sizler, bildiğinizi iddia ettiğiniz hususlarda onunla çekişmeyi mümkün görüp uygun kabul ettiniz. O halde, hakkında kesinlikle bilginiz olmayan hususlarda onunla çekişebiliyorsunuz. "Sonra Hak teâlâ bu hususu "Halbuki Allah, bu şeriatların birbirlerine uyup uymadıklarını bilir siz, bu durumların nasıl olduğunu bilemezsiniz" diyerek ortaya koymuştur.
Sonra Cenâb-ı Allah, bu hususu daha açık izah ederek "İbrahim ne bir yahudi, ne de bir hristiyandı" buyurmuş ve onları Hazret-i İbrahim'in kendi dinlerinden olduğu iddialarında yalanlamıştır.
Daha sonra "Fakat O, Allah'ı bir tanıyan dosdoğru bir müslümandı" buyurmuştur ki, âyetteki "Hanîf" kelimesinin ne demek olduğu Bakara sûresi'nde geçmişti (Bakara, 135).
Daha sonra da "O, müşriklerden de değildi" buyurmuştur. Bu, Hazret-i İsa'nın ilâh olduğunu söyledikleri için hristiyanların teşbih inancına kail oldukları için yahudilerin müşrik olduklarına bir tarizdir.” Razi
Dervişin biri, bir sahrada ayaksız bir tilki gördü, hayrete düştü. "Nasıl yaşar bu hayvan, ne yer ne içer?" diyerek, Allah'ın lütfuna hayran oldu. Derken bir arslan çıkageldi, ağzında çakal taşıyordu. Arslan, avının bir kısmını yedi, doyunca kalanını bırakıp gitti. Tilki artığa doğru sürünerek yaklaştı ve afiyetle yiyip karnını doyurdu. Tilkinin yiyeceğinin ayağına geldiğini gören Derviş, kendi kendine: "Bir tilkinin rızkını ayağına gönderen Allah, benimkini neden göndermesin?" diyerek, çalışmasına gerek olmadığını, bir köşeye çekilip oturabileceğini düşündü. "Rızkım Allah'ın görünmeyen hazinesinden gelir, gayret etmem gerekmiyor" diyerek, bir mescide oturarak beklemeye başladı. Bekledi, bekledi... Ne gelen ne giden...
"Ey tembel adam! kendini ayaksız bir tilkiye benzeterek neden miskin miskin oturuyorsun? Kalk! Yırtıcı arslan ol. Başkasının artığına göz dikmeyi bırak. Sana yakışan, artık yemek değil, artık bırakmaktır. Gücüyle arslan gibi olan, başkasından yiyecek bekler mi? Haydi kalk! Kolları sıva. Çalış ve rızkını kazan. Hem kendin ye, hem muhtaçlara yedir" Ey genç insan! 'Elimi tutun' diyerek başkasına el uzatma! Çalışmayan insanın kafasında beyin yoktur. Onların başları kuru bir deriden ibarettir. Allah'ın kullarına iyilikte bulunan, iki cihanda da iyilik görür. Yaşlıya yoksula yardım elini uzat! Allah, başkasının mutluluğu için çalışanın yardımcısıdır."
Allah'ı sınav eden derviş! - Zannı din edinmenin sonu? / Kerem Önder
Web / [ Ссылка ]
Facebook / [ Ссылка ]
Instagram / [ Ссылка ]
Instagram / [ Ссылка ]
Twitter / [ Ссылка ]
Podcast / [ Ссылка ]
din,ilim,fıkıh,dini videolar,sohbet,sohbetler,dini sohbetler,kerem önder,kerem önder hoca,tefsir,Allah,ilim yayma,ihramcızade,ihramcızade ilim yayma,
Ещё видео!