Selamün Aleyküm arkadaşlar.
Ameller niyetlere göredir düstüru ile,amacım insanların pozitif düşünüp,hayata daha olumlu bakmalarını ve daha mutlu olmalarını sağlamak..
Sizlerin de desteğiyle daha fazla insanın hayatına dokunmak ve kısa zamanda milyon aboneye ulaşıp,yaptığım bu çalışmaları çok daha büyük bir kesime ulaştırmak..
Bu yolda bana destek olan herkesin ömrüne bereket gelmesi için rabbime duacıyım..
Beni youtube'da yeni keşfeden arkadaşlara hoşgeldiniz diyerek,abone olmanızı ve youtube aileme katılmanızı istirham ediyorum..
Bu arada videolarda kullandığım fon müziklerinin bir kısmı kendime ait.Ayrıca kendime ait besteleri dinlemek için instagram'dan da takip edebilirsiniz.Sevgiyle kalın..İnsta Adresim ; tezcanozkaya
Suriye Atabey’lerinden Nureddin Mahmud Zengî (1146-1174) devlet adamlığı ve komutanlığının yanı sıra, ruh iklimi de zengin ve derin bir şahsiyetti. Tüm Müslümanlar gibi Resulullah aşığıydı..
Bir gece rüyasında Allah Resulü’nü görmüştü. Kâinatın efendisi, ona, parmağıyla işaret ettiği üç kişiyi göstererek “Beni bu üç kişiden kurtar” buyurmuştu.
Zengî, hemen Medine’ye gitti.
İhsanda bulunacağını ilan ederek, bütün halkın, önünden geçmesini istedi. Emri yerine getirildi. Rüyada işaret edilen üç kişi aralarında yoktu.
Gelmeyen kimse kalıp kalmadığını sordu. Peygamberimizin türbesi yakınında oturan üç Batı Afrikalı garibanın gelmediğini söylediler.
Hemen getirilmelerini istedi. Bakar bakmaz da, işaret edilen üç kişiyi tanıdı. Hemen tutuklattı. Kaldıkları eve gittiklerinde, Resûlullah’ın türbesine doğru bir tünel kazmaya başladıklarını gördü.
Sorgularında, bu üç kişinin Hristiyan oldukları; gayelerinin İslam Peygamberi’nin mübarek naaşını kaçırıp Avrupa’ya götürmek olduğu ortaya çıktı.
Zengî, üçünü de, hemen idam ettirdi.
Türbenin dört tarafına, gayet derin hendekler açtırıp, erimiş kalayla doldurttu ve ileride böyle bir teşebbüse engel olacak bütün tedbirleri aldırttı.
Mekânı cennet ola…İmadeddin Zengî 1144'de Urfa'yı fethetti ve I. Haçlı Seferi sonunda kurulan Urfa Kontluğu'na son verdi. Bu zafer Haçlılara karşı kazanılmış ilk önemli başarıdır. Urfa'nın kaybedilmesi üzerine Avrupa¸ ikinci bir Haçlı Seferi'ne hazırlanmıştır. Ortaçağ İslâm dünyasının en parlak simalarından olan Nureddin Mahmud Zengî¸ babasından devraldığı Haçlı mücadelesinde ağabeyi ve Musul Atabeyi Seyfeddin Gazi'yle ve 1148'de ağabeyinin ölümünden sonra yerine geçen küçük kardeşi Kudbeddin Mevdud'le birlikte hareket ederek¸ Haçlılara karşı İslâm cephesini birleştirmiş¸ II. Haçlı Seferi'nde Haçlılarla mücadeleler yapmıştır. Zengîlerin bu fedakârlıkları sonucu Haçlılar daha fazla ilerleme imkânı bulamayarak sahil şeridine sıkışıp kalmışlardır..
1147-1149 yılları arasında gerçekleşen İkinci Haçlı Seferi'ni neticesiz bırakan İslâm kahramanı Nureddin Zengî¸ kurduğu eğitim kurumları¸ sosyal tesisler ve yaptığı imar faaliyetlerinin yanında¸ güçlü bir devlet kurucusu olan Selahaddin Eyyubî'yi yetiştirmesiyle de tanınmaktadır. Haleb¸ Şam¸ Hama¸ Humuş Baalbek¸ Menbic ve diğer şehirlerde büyük medreseler¸ camiler¸ imaretler¸ kervansaraylar¸ hastane ve dârü'l-hadisler yaptırdı. Masrafların karşılanması¸ tamiratı ve yaşatılması için büyük vakıflar bıraktı. Şam'da yaptırdığı büyük hastane¸ devrin en meşhur mütehassıs doktorlarının hizmet verdiği bir sağlık müessesesiydi. Hadis üniversitesi mahiyetindeki ilk dârü'l-hadisi o kurdu ve pek çok kitap vakfetti. Rasathane kurdurarak güneş saati yaptırdı.
Adil Hükümdar
Dindar olup¸ ilim adamlarının hâmisiydi. Karargâhında Kur'ân-ı Kerim okutup¸ hürmetle dinlerdi. Ülkesini adâletle idare ettiği için “Melikü'l-âdil” lakabıyla tanındı. Haftada iki gün halkın huzuruna çıkarak şikâyetleri dinlerdi. Haksızlıkların önüne geçmek ve devletin menfaatlerini korumak için¸ hassas bir haber alma teşkilâtı kurdu. Haberleşmede güvercinlerden de faydalandı. Kendisinin ve aile çevresinin ihtiyaçlarını¸ ihsanlarını¸ şahsî malından karşılardı. Ganimetten¸ âlimlerin helâl dediklerinden başkasını almaz¸ altın¸ gümüş kullanmaz ve ipek giymezdi. Sultanlığı devrindeki siyasî hadiseler büyük¸ bulunduğu çevre çok karışık bir yapıya sahip olmasına rağmen ülkesinde şarabın satılmasını ve içilmesini yasaklayarak¸ Allahu Teâlâ'nın emrine riayet edip halkının sağlığını ve memleketin huzurunu korudu. Şehit olmayı çok arzu ettiğinden Nureddin-i Şehit diye de tanındı. Ancak arzusuna kavuşamadı.
Bir defasında bir şahıs onu mahkemeye verdi. Davacı ile birlikte Hâkim Kemaleddin Şehrezurî'nin huzuruna çıktı. Hâkime; “Ben davalı olarak geldim. Davalılara nasıl davranıyorsan bana da öyle davran.” dedi. Mahkeme sonunda haklı çıktı. Hakkını davacıya bağışlayıp dedi ki: “İddia ettiği şeyi ona verip gitmek istedim. Fakat bunun beni kibre ve gurura sevk edip adalet meclisine girmeme mani olmasından korkup da geldim. Şimdi iddia ettiği şeyi ona verdim.” dedi. Bu onun adalete ve hukuka saygısını gösteren en güzel örneklerden biridir. Çeşitli mahkeme binaları yaptırdı. Müslim¸ gayr-i müslim herkesin hakkını korurdu...
Ещё видео!