Koronavirüs felaketi, her şeyin hızını kesen bu felaket, soğukkanlı düşünebilme, tefekkür imkânı sunması açısından çok acılı ama önemli bir imkân. Nereye yetişiyorduk insanlık olarak? Arkasına saklandığımız hızın ve “free trade” yalanının sonunda bir yerlerden yırtılacağını bilmek için kâhin ya da bilim insanı olmaya gerek yoktu. Şimdi tekrar yavaşlama ve tefekkür etme zamanı.
Dokuz yaşındaki ekolojik belgesel festivalimizin ve yaşamımızın mottosu, yaklaşık yirmi beş yıldır kullandığımız bir slogan; “yerel, küçük, yavaş”. Bu üç kavramı özellikle de devlet dediğimiz yapının yetersizliği, hantallığı ve zengini kayıran tavrı tüm dünyada açığa çıktıktan sonra yeniden düşünmek gerekiyor. Çin’de başlayan grip Birleşik Devletler’de en büyük hasarı yarattı şu ana kadar. Çünkü son asırda, tüm makro politikaları dönüp kapitalist ülkelere büyük zararlar verdi. Vietnam, Afganistan ve Taliban, Meksika sınırına duvar, nükleer kazalar, orman yangınları… Türkiye’de derelerin ıslahı, nükleer enerji ve Kanal İstanbul gibi konular akıl sağlığımızla alay eder gibi öncelenirken biraz düşünebilen herkes bundan sonra çok farklı bir dünya düzenine geçeceğimizi görebiliyor. Mecburen.
Ana akım medyaya göre, dünyadaki tüm borsalar yüzde 25 civarı küçülmüş. Demek ki yüzde 50 küçüldü. Eski köhne bilgi kaynaklarımızın en önemlilerinden ana akım medya her şeyi istediği gibi demonte etmekte, farklı aynalardan yansıtmakta, bozmakta usta. Örneğin Çin’de bu salgın başlamadan önce de dünya korkunç felaketler içindeydi fakat ana akım medya için bu durum önemli değildi. Belki en şiddetli zamanında Koronavirüsten her gün kaybettiğimiz insan sayısına yakın sayıda insan her gün Akdeniz’i geçerken boğuluyordu. Ama onlar üçüncü dünyanın kıymetsiz rakamlarıydı. Birer istatistik rakamdı onlar. O nedenle böyle bir histeri yaşanmıyordu. Üstelik boğulurken kimseyi, özellikle de dünyanın sahiplerinden, beyaz ırktan birini dibe çekmiyor, sessizce karanlık denizde büyük acılarla ölüyorlardı; küçücük çocuklar anneler, dedeler, yeni gelinler…
Sosyal medya, ana akımdan da beter bir kaos. Ona da güvenemeyiz.
Geçmişle bağımızı kopararak, şimdiyi yalnızca bir ‘selfie’ye ya da teşhire indirgeyen, bununla da yetinmeyerek bunu şeffaflık falan gibi çekici adlar arkasına saklayan ve dolayısıyla hayli çürük bir gelecek projeksiyonu sunan, anlamsız sürat ve yalan çağında belgeselleriniz çok daha kıymetli.
Görüntü, onurunu tekrar kazanabilecek mi?
Bütün soru ve sorun burada.
Belgeselleriniz gerçekten çok kıymetli, ellerinize sağlık.
Petra Holzer & Ethem Özgüven & BIFED Ekibi
-----
‘We have been crushed, but we have persevered; we did everything we could, what else can we do?’ I say to myself, but I also know we haven’t fought hard enough. All these excuses disappear when I think of Adem who didn’t go to school because he was too embarrassed about having no food to pack for school.
Having been forced to be drafted, Muhammad Ali said he had suffered no evil at the hands of the Vietnamese, it was rather the people in his home country who oppressed him throughout all his life. About the ‘yellow people’, he said ‘shoot them for what? How can I shoot them poor people?
If we don’t know the past or we don’t understand how the past forms the present, all of our inferences and conclusions can suffer from errors. In that case, resisting, saying ‘no’ or talking about ‘justice’ and ‘equality’ become impossible. Hence, we would like to thank you for your efforts: Your brave works refresh the memory, which is essential for those resisting against death. Alzheimer shatters the memory and we can smile with happiness. I am not ill. Not yet.
Your works heal us, heal the world and take on quite an important task of preparing for peace: Your works give us the power to prepare not for war, but for peace.
Petra Holzer & Ethem Özgüven & BIFED Team
Ещё видео!