#emelozugur #sabadenizuzun #ailedizimi #aileiçiiletişim #ilişkiler
1:00
📌 Evlilikte O kadın mutlu olamaz!
Çünkü erili reddediyordur ve yaptığının farkında değildir!
6:00
📌 Bazı kadınlar soyundaki kadınlardan, “ bizim dünyamızda erkeğe yer yok” aktarımını almıştır!
14:00
📌 Güç gösterme telaşında olan kadın, acıklı bir güçsüzlük hali içindedir!
18:00
📌 Bedeninin de hafızası var!
Ailendeki kadınların gösteremediği tepkiyi göstermek için türevi olayları kendine çeker!
27:40
📌 Bazı insanlara iyilik yaramaz!
Çünkü ellerinde bıçakla İyilik yapacak olanı beklerler
36:40
📌 Kadınların neredeyse hepsi, gitmek isteyim de gidememekten yakınıyorlar!
41:30
📌 Bu deneyi evde yap!
Aile dizininin ilk adımı!
Evlilikte bir kadının mutlu olamamasının ardında, bilinçaltına kök salmış pek çok karmaşık dinamik bulunabilir. Bu dinamikler, yalnızca evlilik ilişkisini değil, kişinin kendi içsel yolculuğunu da etkiler. Bir kadın, bilinçsizce erkek enerjisini (eril enerjiyi) reddediyorsa, bu durum ilişkisinde sürekli bir dengesizlik yaratabilir. Eril enerji, sadece karşı cinsin temsil ettiği bir kavram değil; aynı zamanda bireyin içindeki gücü, kararlılığı ve ilerleme kapasitesini simgeler. Eğer bu enerjiyi reddederse, kişinin hayatında sürekli bir boşluk hissi oluşur. Ancak bu reddedişin farkında olmamak, kendini daha derin bir mutsuzluk içinde bulmasına neden olabilir. Yazar Saba Deniz Uzun; Evlilikte O kadın mutlu olamaz! Çünkü erili reddediyordur ve yaptığının farkında değildir! diyor. Peki eril olan her kadın mutsuz mu oluyor? Mutlu bir ilişki için ne yapılması gerekir?
Bu tür içsel çatışmaların kökenleri, çoğu zaman kişinin aile köklerine ve atalarına dayanır. Geçmişten gelen travmalar, inançlar ve toplumsal roller, kuşaktan kuşağa aktarılan bir miras gibidir. Bazı kadınlar, anneleri ya da büyükannelerinden aldıkları “bizim dünyamızda erkeğe yer yok” düşüncesiyle büyüyebilirler. Bu aktarım, bilincin derinlerinde bir yerde yer eder ve kadının hayatında, erkek figürlerine karşı bir mesafe oluşturmasına neden olabilir. Böyle bir durumda, bir kadın ilişkisinde sürekli bir duvar örme, sınırlar koyma veya partnerine tam olarak teslim olamama eğilimi gösterebilir. Bu da, evlilikte ya da bir ilişkide derin bir memnuniyetsizlik ve mutsuzluk yaratabilir.
Kadınların içsel güç arayışları da bu sürecin bir parçasıdır. Güçlü olmak, ayakta durabilmek her zaman olumlu bir özellik olarak görülse de, bu bazen acıklı bir güçsüzlük halini de gizleyebilir. Bir kadın, sürekli güçlü görünme telaşındaysa, aslında kendi yaralarına dokunmaktan kaçıyor olabilir. Bu güç gösterme arzusu, çoğu zaman içsel zayıflıklarını örtbas etmek için bir savunma mekanizmasıdır. İronik bir şekilde, en çok güç gösterenler, bazen en derin yaralara sahip olanlardır. Kadınlar, ataerkil toplumlarda var olabilmek ve kendilerini kanıtlamak için bazen bu savunma mekanizmasını kullanırlar; ancak bu, uzun vadede derin bir içsel boşluk yaratabilir.
Beden de, bu içsel çatışmaların taşıyıcısıdır. Bedenin hafızası, kişinin sadece kendi yaşamında yaşadığı deneyimlerden değil, aynı zamanda ailesinden gelen deneyimlerden de etkilenir. Örneğin, bir kadın kendi hayatında yaşadığı olaylarla değil de, büyükannesinin yaşadığı travmalarla yüzleşmek zorunda kalabilir. Bu durum, kuşaktan kuşağa aktarılan bir döngüdür. Ailedeki kadınların gösteremediği tepkileri göstermek için, kadınlar genellikle kendilerine türev olayları çekerler. Yani, ailedeki kadınların sustuğu, tepkisiz kaldığı yerlerde, o tepkiyi göstermek için kendi hayatlarında benzer olaylar yaşarlar. Bu, bedenin ve zihnin bilinçaltında işleyen karmaşık bir savunma mekanizmasıdır.
Kadınlar, özellikle toplum tarafından üzerlerine yüklenen rollerin ağırlığı altında ezildiklerinde, gitmek isteseler bile gidememekten yakınırlar. Bu durum, hem toplumsal beklentiler hem de bireysel korkularla ilişkilidir. Bir kadın, bazen ilişkiden ya da evlilikten çıkmak ister; ancak sosyal baskılar, finansal bağımlılıklar ya da çocukların varlığı gibi faktörler, onu olduğu yerde tutar. Bu, içsel bir çıkmaz yaratır. Bir kadın, hem özgürlüğü arzularken hem de bulunduğu duruma mahkum hissederken, kendi içinde derin bir çatışma yaşar.
Kadınların evliliklerinde ve ilişkilerinde mutlu olmalarını engelleyen pek çok faktör bulunabilir. Ancak bu faktörlerin çoğu, bilinçaltında gizlenen derin inançlar, travmalar ve kuşaktan kuşağa aktarılan kalıplardan kaynaklanır. Bu kalıpları fark etmek, dönüştürmek ve kendi içsel yolculuğuna adım atmak, bir kadının mutluluğuna giden yolda en önemli adımdır. Aile dizimi ve benzeri yöntemlerle bu kalıpların farkına varmak, kadınların hem kendileriyle hem de ilişkileriyle daha sağlıklı bir bağ kurmalarını sağlayabilir. Bugünkü konuğumuz; Yazar Saba Deniz Uzun ile birlikte ilişkiler üzerine konuştuk. Aile işi iletişim konusunda sıkıntı yaşıyorsanız, Partnerinizle iletişim sorunlarınız varsa bu röportajı kaçırmayın! İyi seyirler.
Ещё видео!