Rızkın mı daraldı bunu yap! Şunlardan uzak dur! / Kerem Önder
وَاَمَّٓا اِذَا مَا ابْتَلٰيهُ فَقَدَرَ عَلَيْهِ رِزْقَهُ فَيَقُولُ رَبّ۪ٓي اَهَانَنِۚ ﴿١٦
“Onu imtihan edip rızkını daralttığında ise "Rabbim beni önemsemedi" der (mutsuz olur).” (Fecr 16)
* Geliri azaldığı için namazı bırakmış adam
* Ya uyandığında gözlerin görmüyor olsaydı?
* Allah'ın senin ibadetine ihtiyacı yok
* Allah'ın sopası yok sözü boşa değil
* Nasıl daha zengin olurum diyenler
Rızık endişesi. Rızık daraltması. Rızkımız neden daralır?
* “Böylesi bir duygu şu bakımlardan yanlıştır:
1) Ahiretteki saadet (mutluluk), şekavete (mutsuzluğa) nisbetle, dünyanın saadet ve şekaveti, denizdeki bir katre, damla gibidir. Şimdi, dünyada iken nimetlere gark olmuş olan bir kimse, şayet ahirette şaki olacaksa, bu nimet, saadet değildir. Dünyada iken, fakr u zaruret içinde bulunan, acı çeken kimse, şayet ahirette mutlu olacaksa, bu da bir mutsuzluk ve bedbahtlık değildir. Çünkü, dünyada iken nimetler içinde yüzen kimsenin, kendisi hakkında, saadet ve keramet ile hükmetmesi uygun olmayacağı gibi, dünyada iken, acı çeken, fakr u zaruretten kıvranan bir kimsenin de kendisi hakkında şakavetle, hor ve hakir kılınmış olmakla hüküm vermesi uygun değildir.
2) Dünyada iken bazı kimselerin nimet içinde, bazı kimselerin de acılar içinde olması, onların bunu hak ettiklerine delalet etmez. Çünkü Allah Teâlâ, çoğu kez, asi ve kafir kimselerin rızkını daha bol vermiştir. Bu, Allah'ın ya, istediğini yapıp dilediğine hükmetmesinden, yahut "maslahata hükmetmiş olmasından", yahut da "istidrâc-mehil, süre tanıma" ve "mekr"den dolayı böyle olmuştur. Bazan da, dünyada iken, bahsettiklerimizin aksi bir durumdan dolayı, sıddîk, mü'min ve müslüman kimselerin rızkını dar tutmuştur. Binâenaleyh, kulun, bunun bir cezalandırma olduğu zannına düşmesi uygun düşmez.
3) Dünyada iken, nimetler içinde yüzen kimsenin, akibetinin ne olacağından gaflet etmemesi gerekir. Çünkü işler, neticelerine göre değer taşırlar. Fakir ve muhtaç olan kimselerin de, Allah'ın, kendisi üzerinde, beden, akıl sağlığı; din ve hadsiz hesapsız afet ve acıları bertaraf etmesi gibi nimetlerinin bulunduğundan gaflet etmemesi, dolayısıyla da, kendisi hakkında mutlak manada hor ve hakir kılındığına dair hükmetmemesi gerekir.
4) Nefis, bu maddi şeylere alışmaktadır. Binâenaleyh, arzu edilen bu şeyler gerçekleşince, nefsin bunlardan kopması, bunlara dalmaması güçleşir. Ama, insan için, bu maddi şeylerden herhangi birisi gerçekleşmediği zaman, ister istemez, Allah'a yönelir, Allah'a kullukla meşgul olur. Binâenaleyh, dünyalık elde etmek, Allah'tan mahrum kalmaya bir sebeptir. Bu sebeple, en büyük saadeti elde etmeye götüren sebeplerin en büyüğü bu, yani dünyalık elde etmeme olmasına rağmen, daha nasıl, dünyayı elde edemediği zaman, kişinin, mutsuzluğuna, ihanete uğradığına ve şakavete hükmetmemesi caiz olur?!
5) Aşırı derecede alışkanlık peyda etmek, muhabbetin pekişmesine; muhabbetin pekişmesi de, ayrılık esnasında elem ve acının pekişmesine sebeptir. Binâenaleyh, bu demektir ki, ileri derecede dünyalık elde eden herkesin, dünyada olan muhabbeti hem sürekli; hem de ileri derecede olur. Böylece de ölüm esnasında, dünyayı terkederken duyacağı acı ve sızı, ileri derecede olur. O halde bu demektir ki, dünyanın lezzetlerini elde etmek, öldükten sonra, ileri derecede duyulacak bir acıya; dünyalığın elde edilmemesi (dünyalığa teslim olmama) ise, öldükten sonra ileri derece bir mutluluğa sebeptir. O halde daha nasıl, "Dünyalık elde etmek bir saadet; elde etmemenin ise bir şakavet olduğu..." söylenebilir.
Bil ki, bu izahlar ancak, ister maddî isterse manevi olsun, öldükten sonra dirilmenin olabileceğini söyleyenlere göre doğru izahlardır. Ama, her halükarda, bütün yönleriyle öldükten sonra dirilmeyi inkar edene göreyse, bu izahların hiçbiri doğru değildir. Tam aksine bu kimsenin, dünyalık elde etmenin, mutluluğun ta kendisi; elde edememenin ise mutsuzluğun ta kendisi olduğuna hükmetmesi gerekir.
Ancak ne var ki burada, bir diğer incelik de şudur: İleri derecede dünyalık elde etmek çoğu kez, öldürmenin, yağmalamanın bir sebebidir. Mahrum oluş ise çoğu kez, güven halinin devamına sebeptir. Böyle olması halinde de, öldükten sonra dirilmeyi her yönden inkar eden kimsenin, yine de dünyalık elde eden kimsenin, saadet içinde olduğuna; elde edemeyenin ise, hor-hakir olduğuna hükmetmemesi gerekir. Çünkü bu kimse, bundan sonra zaman zaman durumun tersine döndüğünü görmekte ve müşahede etmektedir." Fahreddin Razi, Tefsir
* Abdullâh bin Mübarek "rahmetullahi aleyh" hazretleri, kötü huylu bir kimseyle yolculuk yapmıştı. Seyâhatleri bitip ayrıldıklarında Abdullâh bin Mübarek "rahmetullahi aleyh" içli içli ağlamaya başladı. Bu hâle şaşıran dostları: "Neden ağlıyorsun? Seni böylesine mahzûn eden şey nedir?" diye sordular.
,--------------------------------------------------------------------------------
Kanalımıza üye olmak için tıkla: [ Ссылка ]
Ещё видео!