Enam Suresi 82 ayeti : “İman edip de imanlarına zulüm bulaştırmayanlar var ya, işte onlar güven içindedir; doğru yolu bulanlar da onlardır.”
TEFSİR:
Âyetteki “zulüm”den maksat Allah’a şirk koşmaktır. Çünkü zulmün asıl anlamı, “bir şeyi olması gereken yere koymamak, hak sahibinin hakkını vermemektir.” Buna göre, ulûhiyet ve rubûbiyet yalnızca Allah’ın hakkı olduğu halde, O’nun dışında başka varlıkları ilâh yerine koymak, Allah’ın mahlûkatı üzerindeki hakkını tanımamaktır. Peygamber Efendimiz: “Allah’ın kulları üzerindeki hakkı O’na kulluk edip hiçbir şeyi kendisine ortak koşmamalarıdır” buyurur. (Buhârî, Tevhid 1; Müslim, İman 48-51) Nitekim bu âyet inince müslümanlara çok ağır geldi ve: “Ey Allah’ın Resûlü, bizden hangimiz nefsine zulmetmiyor ki?” dediler. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Burada kastedilen sizin zannettiğiniz zulüm değildir. Burada Lokmân (a.s.)’ın oğluna hitaben söylediği: «Evlâdım! Allah’a ortak koşma. Çünkü şirk, gerçekten çok büyük bir zulümdür!» (Lokmân 31/13) sözündeki zulüm kastedilmiştir.” (Buhârî, İman 23; Müslim, İman 197)
Enam Suresi 83: İşte bunlar, kavmine karşı kullanması için İbrâhim’e verdiğimiz delillerimizdir. Biz, dilediğimiz kimselerin derecesini kat kat yükseltiriz. Şüphesiz Rabbin, her işi ve hükmü hikmetli ve sağlam olan, her şeyi hakkiyle bilendir.
Enam Suresi 84: Biz ona İshâk’ı ve torunu Yâkub’u ihsân ettik. Her birini doğru yola erdirdik. Daha önce Nûh’u ve zürriyetinden Dâvûd’u, Süleyman’ı, Eyyub’u, Yûsuf’u, Mûsâ’yı ve Hârûn’u da doğru yola erdirmiştik. Biz, iyilik ve ihsân sahiplerini böyle mükâfatlandırırız.
Enam Suresi 85: Yine Zekeriya’yı, Yahya’yı, Îsâ’yı ve İlyâs’ı da doğru yola erdirdik. Onların hepsi sâlihlerdendi.
Enam Suresi 86: Aynı şekilde İsmâil’i, Elyesa‘ı, Yûnus’u ve Lût’u da doğru yola erdirdik. Onların hepsini diğer insanlara üstün kıldık.
Enam Suresi 87: Onların babalarından, zürriyetlerinden ve kardeşlerinden bazılarına da aynı üstünlüğü verdik, onları seçtik ve dosdoğru bir yola eriştirdik.
Enam Suresi 88: İşte bu yol, Allah’ın yoludur. O, bu yola kullarından dilediğini eriştirir. Eğer onlar Allah’a ortak koşmuş olsalardı, yaptıkları tüm ameller elbette boşa giderdi.
TEFSİR:
Cenâb-ı Hak bu âyetlerde, İbrâhim (a.s.)’ın soyundan gelen veya ona bir şekilde akrabalığı bulunan, kendisi dâhil on sekiz peygamberin ismini sayar; bunları doğru yola erdirdiğini, daimî bir iyilik ve ihsan sahibi olmaları sebebiyle onları mükâfatlandırdığını, onların sâlih kimselerden olduğunu ve onları âlemlere üstün kıldığını haber verir. Bunların babalarından, zürriyetlerinden ve kardeşlerinden de bir çok kimseyi seçip doğru yola eriştirdiğini bildirir. Bütün bunlar Allah’ın hidâyeti sayesinde gerçekleşmiştir. Eğer bunlar Allah’a ortak koşsalardı, O’ndan başkasına ibâdet etmiş olsalardı, böyle yüksek mertebelere çıkamaz, bilakis onların dahi bütün amelleri boşa giderdi. Peygamberlerin durumu böyle olunca, onların dışındaki insanların şirke düştükleri takdirde durumlarının nasıl olacağını tasavvur etmek gerekir. Çünkü şirk sâlih amelleri, hayırlı işleri yok eden çok çirkin bir günahtır. Şirk günahına bulaşanlar, belki bir takım haksız yollarla dünyada mülk ve saltanat, makam ve şöhret sahibi olabilirler; fakat dindar, temiz ve doğru yoldaki insanların önderi olma gibi yüce bir mertebeye erişemezler. İşte isimleri sayılan ve sayılmayan bu peygamberler, şirkten titizlikle kaçınıp, bir olan Allah’a ihlasla kulluk ettiklerinden bütün dünya için fazilet ve hidâyet kaynağı olma üstünlüğünü kazanmışlardır.
Enam Suresi 89: Bu seçkin zatlar, kendilerine kitap, hüküm ve peygamberlik verdiğimiz kimselerdir. Eğer münkirler, sana da vahyettiğimiz bu gerçeklere inanmazlarsa, şunu bilsinler ki, onların yerine bunları inkâr etmeyecek bir toplum getiririz.
Enam Suresi 90 - İşte o peygamberler, Allah’ın her bakımdan doğru yola erdirdiği kimselerdir. Öyleyse sen de artık onların yoluna tâbi ol ve şöyle de: “Tebliğime karşılık sizden hiçbir ücret talep etmiyorum. Bu Kur’an, akıl sahibi bütün varlıklar için bir hatırlatma ve bir öğütten ibarettir.”
TEFSİR:
Allah Teâlâ’nın bütün peygamberlere vahyettiği din, aynı dindir; Allah’ın birliğine imana ve O’na teslim olmaya çağıran İslâm dinidir. Her birinin tuttuğu yol tevhid, doğruluk, dine bağlılık, takvâ, ihlas, iyilik, ihsan, fazilet ve cömertlik yoludur. Dolayısıyla âyet hem Peygamberi, hem de onun şahsında bütün mü’minleri, Allah’ın doğru yola erdirmiş olduğu bu kimselerin yoluna tabi olmaya davet etmektedir. Bu mesaj aynı zamanda Kur’ân-ı Kerîm’in muhatabı olan herkese, Hz. Muhammed (s.a.s.) Efendimiz’in hiç görülmemiş, duyulmamış bir din icat etmediğini, aksine geçmiş peygamberlerin yolunu devam ettirdiğini hatırlatmaktadır. O da diğer peygamberler gibi, yaptığı tebliğ karşılığında insanlardan hiçbir ücret talep etmemiş, mükafatını Allah’tan beklemiştir.
Ещё видео!