Bir devirdi...Milli ruhun künde üstüne künde yediği bir devirdi. "Ahirzaman mevsim-i elimanesi" nin en sert kışları yaşanıyordu. O günleri yaşamayan bizler elimizdeki nimetleri hovardaca harcayabiliyoruz maalesef. Bir büyüğümüzün dediği gibi, "Siz kış bilmediniz, kar kış görmediniz. Fırtına nedir onu yaşamadınız. Evinize girdiğiniz zaman hiçbir zaman dışarıya çıkma endişesini omzunuzda taşımadınız. Dışarda endişesiz dolaşırken evinize gireceğiniz zaman yine endişe içinde değildiniz. Hep bahar yamaçlarında dolaştınız. Bu bakımdan da kışın şiddetini, hiddetini, öfkesini çok iyi bilemeyebilirsiniz. Beni mazur görün; "bilemeye bilirsiniz" derken size cehalet ittihaz etmiş bulunuyorum. Ama bunu anlamayabilirsiniz"
İşte böyle bir boranın ortalığı kavurduğu bir gün şehid olmuştu Erbilli Esad Efendi...Gönüllerimizde bir yad-ı cemil bırakarak...Ruhu şad olsun...
KISACA HAYATI
Şeyh Muhammed Esad Efendi hazretleri 1264(1847) tarihinde, şimdi Irak hudutları içinde bulunan Erbil kasabasında dünyaya gelmiştir. Hem anne ve hem baba tarafı seyyiddir. Dedesi Şeyh Hidayetullah efendi Mevlana Halid-i Bağdadi hazretlerinin Erbil halifesi idi. Muhterem pederleri Mehmed Said Efendi de Nakşibendiliğin Halidiyye koluna bağlı bir şeyhti. İlk öğrenimini Erbil ve Deyr'de tamamladı. Gençliğinde ata binmeye çok meraklı olduğunu bir mektuplarından anlıyoruz. Babasının hânkahında yani tekyesinde dini ilimlerini tahsil ettikten sonra, 23 yaşında 1870'de Taha el Hariri'ye intisap etti. Beş yılda seyri sulukünu tamamlayarak, hilafet aldı ve Hacca gitti.
Hacc dönüşü şeyhi vefat edince, İstanbul'a geldi. Fatih camiinde Hafız divanı ile Molla Cami'nin Lüccet-ül Esrar kitabını okuttu. Ünü kısa zamanda her yana yayıldı. Abdülhamid hanın damadı Halid Paşa kendisini saraya davet ederek sohbetlerinden istifade etti. Bu arada Meclis-i Meşayih üyeliğine tayin edildi. Kendisine bir tekke yöneticiliği verilmesi için müracaat etti. Fındıkzade Macuncu'da Şehremini Odabaşı semtindeki Kelami Dergahı şeyhliği boştu. Burası Kadiri tekkesi olduğu için Kadiri icazetnamesi gerekiyordu. Esad efendi, 1883 tarihinde Abdülkadir Geylani hazretlerinin soyundan olan Şeyh Abdulhamid er Rıfkani'den aldığı Kadiri icazetnamesini sundu ve bu tekkeye tayin oldu.
Burada Kadiri ve Nakşi usullerince zikir meclisleri düzenledi. İstanbul'a geldiğinde çeşitli konularda derlediği Kenz-ül İrfan adlı hadis kitabını neşretti. Bu kitap yoğun ilgiye mazhar oldu.
Bu esere nazmen bir takriz yazan zamanın Erkan-ı Harbiye reisi Ahmed Muhtar Paşa Esad efendiyi şöyle tavsif ediyor:
"Mürşid-i Ruşen güher, allame-i ulvi nazar,
Şeyh-i Bostan-ı Siyer, minhac-ı Hakka pişuva
Hazret-i Esad efendi ki, uluvv-i şanını,
Daniş-u irfanını tasdik eder ehl-i nuha"
1900 yılında Abdülhamid Han tarafından bilinmeyen bir sebeple Erbil'e nefyedildi. Sultanın meşhur vehmi tahrik ettirilerek gerçekleşen bu sürgünün açıklamasında ise "sıla-i rahm" deniyordu. Burada müntesiplerinden zengin bir hanımın kendisi için inşa ettirdiği tekkede Meşrutiyetin ilanına kadar irşad faaliyetini sürdürdü. Mektubat adlı eserini teşkil eden mektupların ekserisi bu zaman zarfında yazılmıştır.
Esad efendi Meşrutiyet ile beraber İstanbul'a döndü. Kelami dergahını zemin kat üzerinde genişleterek inşa ettirdi. 1914 yılında önce Meclis-i Meşayıh üyesi, Meclis-i meşayih reisi Elif efendinin istifası üzerine de başkanı oldu. Tekkelerin başına ehliyetli kimselerin görevlendirmesi için çalıştı. Bu sıralar Tasavvuf ve Beyan-ül Hak gibi mecmualarda tasavvuf içerikli yazılar yazdı. Sultan Reşad'ın sevgisini kazandı.Aynı yıl padişah tarafından Hacca "Sürre emini" olarak gönderildi. 1915'te Meclis-i Meşayıh reisliğinden istifa etti.
Kuvva-i Milliyeyi sonuna kadar destekledi. Hatta, Fevzi Paşa Anadolu'ya geçerken elini öpmek ve duasını istirham için geldiğinde, paşayı zaferle müjdeledi. Tekkelerin kapatılmasından sonra hiç sokağa çıkmamaya karar vererek, Erenköy Kazasker'de satın aldığı köşkünde inzivaya çekildi. Evi sürekli polis gözetimine alındı. 23 Aralık 1930'da Menemen vakasıyla ilgili olarak tutuklanarak Menemen'e sevk edildi. İdam talebiyle yargılandı. İlerlemiş yaşı sebebiyle cezası müebbede çevrildi. Oğlu Ali Efendi idam edildi. Menemen'de askeri hastanede üremiden tedavisi yapıldığı sırada 3 Mart'ı 4 Mart'a bağlayan gece yarısı vefat etti. Zehirlendiği de söylenir. Cenazesi ailesine verilmeyerek Menemen'de defnedildi.
Ещё видео!