Arkadaşlar Selamünaleyküm! Bu videomda dinimizde en büyük mertebeye nâil olan şehitlerin neden yıkanmadan, kefene sarılmadan hatta kimi İslam âlimlerine göre namazı dahi kılınmadan oldukları hâl üzere toprağa defnedilirler? İşte bunun sebep ve hikmetlerinden biraz olsun bahsetmek istiyorum.
Şehitlik, İslam'da en büyük mertebedir. Şehitlerin Allah katında kadir ve kıymetleri de oldukça büyüktür. Ahirette peygamberlikten sonra en yüksek manevi makam şehitlik makamı olduğu belirtilmiştir. Bunun içindir ki, şehitlerin bütün günah ve kusurları Allah tarafından affedilmektedir.
Müslümanları, düşmanlarına üstün kılan en mühim esaslardan biri "ölürsem şehit, kalırsam gazi!" inancıdır. Mü´min için savaşta iki güzel neticeden biri vardır: Ya galip gelecek, ya da şehit olacaktır. (İbnu Kesir, IV, 102; Nesefi, II, 130)
Halid b. Velid´in İran komutanına söylediği şu sözler, şehitlik kavramının Müslümanlara neler kazandırdığını gösteren güzel bir misaldir: "Sizin, hayatı ve şarabı sevdiğiniz kadar, ölümü seven bir orduyla size geldim." İşte böyle bir orduya kim galip gelebilir ki? Arkadaşlar, Şehit üç kısımdır:
1- Hakiki Şehit: İslám’ın yücelmesi (İlá-i kelimetullah) ve vatan müdafası için savaşırken ölen Müslümanlar. Bu kimseler, yıkanmaz, kefenlenmez, namazları kılınıp kanlı elbiseleri ile defnedilir. Uhud, Bedir ve Çanakkale şehitleri gibi.
2- Hükmi Şehit: Hakiki şehidin şartlarından birini taşımaması sebebiyle yıkanıp kefenlenen ve ahiret itibariyle şehit olanlardır. Savaşta yaralandıktan sonra tedavi gören, başka bir yere nakledilen ve daha sonra ölen kimseler; deprem yangın, sel felaketi, afet ve benzeri musibetlere maruz kalarak ölen, mide ağrısından ölen, doğum sırasında ölen, suda boğularak ölen, kolera, salgın hastalıktan ölen, göçük altında kalarak ölen ve ilim yolunda ölen Müslümanlar da hükmen şehittirler.
3- Dünya hükümleri bakımından şehit: Bunlar Müslümanların yanında savaşırken ölen münafıklardır. Bunların imanları bulunmadığı için ahirette şehitlik sevabı alamazlar. Şehitlik, Müslümanlara özgü bir niteliktir. Müslüman olmayanlar şehit olamazlar.
Dinimiz islama göre savaş alanında kâfirler tarafından öldürülen gerçek şehitler, yıkanmaz, üzerlerindeki kanları yıkanıp temizlenmez ve elbiseleri çıkarılmaz. Şehidin kefeni, sırtındaki elbisesidir. Bu elbise aynı zamanda bir imtiyaz nişanesi ve ibadet eseri kabul edildiğinden dolayı üzerindeki kanlar giderilmez. Ancak kandan başka necaset varsa, o pislik giderilir. Namazları öylece kılınarak defnedilirler. Şehidin üzerinde silâh, kama, kılıç gibi aletler varsa alınır; palto, ceket, ayakkabı gibi kefen olmaya elverişsiz eşyası çıkarıldıktan sonra kalan elbisesi cesedini örtmeye yetmezse kefeni sünnet ölçüsünde tamamlanır, fazlaysa eksiltilir.
Zira Rasûlullah (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şehitleri yıkamayınız. Çünkü onun her yarası ve her kandamlası kıyamet günü etrafa misk kokusu yayar." (Buhari, Vudu’, 67)
Allah Rasulü (a.s), Uhud şehitlerini kanlarıyla defnetmeyi şöyle emretmiştir; “Onları kanlarıyla defnedin, şüphesiz Allah yolunda meydana gelen hiçbir yara yoktur ki, kıyamet günü geldiğinde rengi kan rengi, kokusu ise misk kokusu olmasın.” (Nesai, Cenaiz, 82)
İmam Şâfiî şöyle demiştir: "Şehitleri yıkamamanın nedeni, yara ve kanları ile Allah`a kavuşmaları içindir."
Şehitlerin cenaze namazlarının kılınmasında ise iki farklı görüş vardır:
Namaz kılınmayacağı görüşü şöyle temellendirilir:
Namaz ölülere kılınır. Şehit Kur’an’ın ifadesiyle diri sayılır ve diriler üzerine cenaze namazı kılınmaz veya cenaze namazı bir şefaattir ve günahların affına vesile olması için kılınır. Şehit ise bütün günahlardan temizlendiğinden dolayı buna ihtiyacı yoktur; Hz. Peygamber (a.s) de Uhud şehitlerinin yıkanmadan ve namazları kılınmadan kanlarıyla defnedilmesini emretmiştir.
Karşı görüşün yani biz Hanefilerin cenaze namazı kılınacağına dair delilleri de şöyledir:
Rasûlullah’ın şehitler için namaz kıldığına dair hadisler vardır. Şehidin diri sayılması ahiret hükümleri bakımından olup dünyevî hükümler bakımından ölü sayılır, nitekim mirası taksim edilmekte ve karısı iddeti bittikten sonra evlenebilmektedir. Günahlardan arınmış olsa da şehidin müminlerin duasına ihtiyacı vardır. (Kâsânî, Bedâi, I, 324-325)
Şehid olan insanların kul hakkı dışındaki bütün günahları affedilir. Şehit olmak, herkese nasip olmayan büyük bir şereftir ve mü'minler için mükemmel bir nimettir. Güzel bir şekilde yaşamak, ondan sonra Allah yolunda O'nun rızası için şehit olmak, her mü'minin hayal ettiği bir mutluluktur. İman sahibi olan insanın böyle bir şuur ve düşünce ile yaşaması, Peygamberimiz (a.s) tarafından ne kadar güzel bir şekilde övülmüştür:
"Şehit olmayı Yüce Allah'tan samimi olarak isteyen kimseyi, Allah rahat yatağında vefat etse bile, şehitlerin derecesine ulaştırır." (Müslim, İmare, 156, 157)
Rabbim bizleri sulehâ ve şühadâ ile haşreylesin.
Ещё видео!