Siyasi Düşünce Tarihi
Yönetim, siyaset anlayışları tarih boyu büyük bir çeşitlilik ve değişim gösterdi.
Günümüz dünyasında herkes için geçerli tek bir siyasi model bulunmuyor.
Çoğunluk, ulus devlet sınırları içinde yaşıyor ancak bu sınırlar içinde hüküm süren otoriteye karşı tutumlar farklı.
"Bu otorite tanınmalı mi, tanınacaksa nasıl ve nereye kadar? Bireyin çıkarı mı yoksa toplumun çıkarı mı önce gelmeli?"
Bunlar, çağdaş siyasi yaşamın parçası olan sorular.
BBC için Charles Haviland'ın hazırladığı ve Türkçe'ye Hüsnü Kural'ın uyarladığı Siyasi Düşünce Tarihi adlı dizimiz tarih boyu bu tartışmalarda en etkili, en belirleyici olmuş siyasi düşünürleri ve görüşleri ele alıyor.
12 bölümden oluşan dizinin kısa özetlerine ve 15'er dakikalık ses dosyalarına aşağıdaki tabloyu kullanarak ulaşabilirsiniz.
Birinci Bölüm: Konfüçyüs
İkinci Bölüm: Eflatun ve Aristo
Üçüncü Bölüm: Cicero ve Aziz Augustine
Dördüncü Bölüm: İslam düşünürleri
Beşinci Bölüm: Machiavelli
Altıncı Bölüm: Thomas Hobbes
Yedinci Bölüm: John Locke
Sekizinci Bölüm: Jean-Jacques Rousseau
Dokuzuncu Bölüm: Liberalizm
Onuncu Bölüm: Marksizm
Onbirinci Bölüm: Milliyetçilik
Onikinci Bölüm: Yeşil düşünce ve Ekolojizm
Taraftarları gözünde, hem büyük bir sosyal bilimci hem büyük bir devrimci olan, hem teoride hem de pratikte önderdir Marx; karşıtları gözünde ise çağdışı kuramları ve kışkırttığı olumsuz duygularla çağdaş hayata yönelik ciddi bir tehdit.
Siyasi düşünce tarihi açısından ise Marx muhtemelen bu iki ucun arasında bir yerde...
1818'de günümüz'de Almanya içinde kalan Rheinland'da doğan Karl Marx, liberal devlet görüşünün naif bir görüş olduğu, gelmiş geçmiş tüm devletlerin sınıf baskısının araçları olduğu düşüncesindedir.
Yani bir sınıf devletin kontrolüne sahip olur ve devlet gücünü ezilen sınıflar üzerinde kendi ekonomik gücünü pekiştirmek için kullanır.
Marx'a göre komünizmin erken aşamalarında devlete ihtiyaç olabileceği halde, komünist toplumun tam olgunluğa erişmesi ile devlete ihtiyaç kalmayacaktır.
Karl Marx ve deyim yerindeyse sağ kolu Friedrich Engels 1848'te yayınladıkları Komünist Manifesto bir dönüm noktası oldu:
"Komünist devrim egemen sınıfları tir tir titretiyor. İşçi sınıfının zincirlerinden başka kaydecekleri bir şey yoktur; oysa tüm dünya onların olabilir. dünyanın tüm işçileri, birleşiniz..."
Marx'ın bu çağrısına yirminci yüzyıl boyunca dünyanın dört bir yanından yanıtlar geldi; Küba'dan Kamboçya'ya dünyanın dört bir yanında Marx adına bir dizi rejim kuruldu, Çin Halk Cumhuriyeti'nden Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa'ya dek yüz milyonlarca insan Marxist iddialar dile getiren devletler tarafından yönetildi...
Yakın dönemde, özellikle de 1989 yılından sonra doğu bloğunun dağılması ile birlikte Marx ve marxist düşüncenin yanlışlandığı, bu geleneğin insanlığa söyleyecek sözü olmadığı sık sık dile getirildi..
Ancak temel itirazı, siyasi süreci devre dışı bırakacak şekilde, ekonominin tümüyle piyasa güçlerine terkedilmesi olan Marx'ın düşüncüleri küresel kapitalizmin gelişimine yönelik eleştirilerde bir kez daha canlanıyor.
[ Ссылка ]
Ещё видео!