Haber/İzlenim Dizisi: Alev KARAKARTAL
*
Üç ili kapsayan Doğu Akdeniz ziyaretlerimizin ilk durağı, Hatay Samandağ'daki Mileyha Sulak Alanı ve Türkiye'deki son Ermeni köyü Vakıflı.
Küçücük bir köyün, iki yanını saran narenciye ve çiçek bahçelerinin kokularıyla bezenmiş, dar yokuş yolunda en beklenmeyen şeyle; trafik sıkışıklığıyla, güçlükle giriyoruz Vakıflı’ya: Türkiye’nin tek ve son Ermeni köyüne. Samandağ’a 5 km. uzaklıkta, Akdeniz’e ‘bakan’ ve Suriye sınırı ile “göz mesafesindeki” köy; 1915 kırımının ve ardından tehciri kabul etmeyip dağa çıkarak Osmanlı’yla çatışan ‘Musa Dağı Ermenilerinin’ izlerini ve hatıralarını öyle derinlerde bir yerde saklıyor ki bilmeyenin kendini neşeli bir pastoral film stüdyosunda hissetmesi işten bile değil: Vardığımızda köyün tek kilisesinde reklam filmi çekimi yapılıyor; kilisede o gün evlenecek çift ve özene bezene hazırlanmış konukları ise çekimin bitmesini bekliyor bir kenarda. Bir yandan da “turist kafilelerini” taşıyan özel araçlar ve otobüsler vızır vızır bir aşağı bir yukarı inip çıkıyor. Yollar, bahçeler araçlardan kaçarak evlerin, bahçelerin arasına dalan insanlarla dolu.
“Onca yol geldik, bu kadar mıymış, bari gelmişken likör alalım” diyen de var aralarında, kilisede ayin yapılacak mı merak edip mum yakma derdine düşen de. Yerli halk pek ortada değil; bir tek “Panos Amca”; Panos Çaparyan. 1 Temmuz’da tam 91 yaşını doldurmuş, yüzünde onca badirenin ardından hayatta kalmanın biraz sevinci biraz da hüznüyle köyün merkezindeki kahvenin hemen girişinde, değişmeyen yerinde oturmuş; “süvari”den kahvesini içerken2 , gelip gidene laf yetiştiriyor, şarkı söylüyor, köyünü, ailesini anlatıyor. Tam bir “sahne figürü”. Selamımızı alır almak bütün hikayesini önümüze döküveriyor: Bütün torunları okuyormuş, lisede üçte olan torunu sınıfını takdirnameyle geçmiş. En büyük derdi, gençlerin köyde durmaması, özellikle parlak olanların yurt dışına gitmesi. Yeğeni Can Çaparyan, yeni bir kimya formülünü bularak tamamlamış Norveç’teki doktorasını. Şimdi Londra’da üniversitede doçentmiş. Köye gelemediği için üzülüyor ama bulduğu yeni formül bilimsel onay alırsa, adı “Can Çaparyan formülü” olacak diye seviniyor da.
26 Ermeni aile kaldığını anlatıyor köyde, hepi topu 100 kişi. Kilise cemaati ise Samandağ’la birlikte 56 aileymiş. 6-7 kişilik iki aile de, Suriye’den gelip Vakıflı’ya yerleşmiş. “İyi oldu, diyor. “Çocukları da var.”
İleri yaşına rağmen pırıl pırıl bir zihni var Panos Çaparyan’ın. 1948-51 yıllarında, Samandağ’ın ilk ortaokul öğrencilerinden ve mezunlarından olduğunu anlatıyor: “Okumayı çok seven bir dedeyim ben. 150 tane romanım var evde. Hem İstanbul hem köy Ermenicesini iyi konuşur, okur yazarım.. Arapça çok güzel konuşurum, Ortaokuldan biraz Fransızcam var. Sokaktan da biraz Kürtçe öğrendim. Şimdi yaşlandığım için çok okuyamıyorum. Yemeğe, içmeye, gezmeye, yatmaya yetiyor. Sizi görüyorum, o da yeter.”
Kendisini köyün rehberi olarak tanıtıyor herkese. Samandağ’daki turizm bürosuna başvurup resmi rehber olabilmek için belge istemiş, vermemişler. “Sen fahri rehber olarak devam et” demişler.
Kalabalıktan ise memnun. “Gelenler, bize döviz bırakıyorlar, iki küçük marketimiz iyi çalışıyor. Kadınlarımız da hamarat, güzel tatlılar, şaraplar, likörler yapıyorlar, kooperatif ve diğer işleri de onlar yürütüyorlar” diyor.
Tamamı: yesilgazete.org
#Ermeniler #Çukurova #Hatay
Ещё видео!