Yazımı Kışa Çevirdin: Leyla ve Neşet Ertaş’ın Efsaneleşen Aşk Hikâyesi
Büyük usta Neşet Ertaş'ın dillere destan türkülerinden biri olan Yazımı Kışa Çevirdin ve arkasındaki derin hikâye, onun duygu yüklü hayatının izlerini taşır. Neşet Ertaş’ın hayatına damga vuran bu hikâye, hem bir aşkın hem de bir sanatçının gönlünden kopup halkın yüreğine ulaşan türkülerle ölümsüzleşmesinin öyküsüdür.
Neşet Ertaş’ın babası Muharrem Ertaş, bir gazinoda sahne alıyordu. Bir gün babasını izlemeye giden genç Neşet, gazinonun kapısında Leyla adında bir hanımefendiyle karşılaşır. Bu karşılaşma, onun yüreğine yıldırım gibi düşer. O gece uykusuz kalan Neşet Ertaş, ertesi gün Leyla’yı tekrar görmek için gazinoya gider. Günler geçtikçe, bu görüşmeler bir alışkanlığa dönüşür; her seferinde Leyla’yı gördüğünde yüreği uyuşan büyük usta, daha fazla dayanamayarak duygularını dile getirir.
Leyla, Neşet’in hislerine saygı duyduğunu fakat gönlünün onda olmadığını söyleyince, bu cevap Neşet’i derinden yaralar. Ancak o, bu aşk acısını içinde büyütür ve kalemiyle, sazıyla halkın yüreğine dokunan bir türküyü dünyaya getirir: Yazımı Kışa Çevirdin. Büyük usta, bu devasa sevgiyi özledikçe yazmış, yazdıkça da halkın gönlünde taht kurmaya başlamıştır.
Neşet Ertaş, Leyla’ya olan sevgisini halkın hiç duymadığı bir dille anlatır. O kadar ki sokakta duran taşları bile Leyla’nın ayağına takılmasın diye toplar. Bir gece Leyla’yı o kadar çok özler ki sabaha kadar uyuyamaz ve bir başka unutulmaz türküyü, Niye Çattın Kaşlarını, besteler. Her bir eseriyle Türkiye’nin gündemine oturan Neşet Ertaş, halkın gözünde sevdanın, bağlılığın ve aşkın sembolü hâline gelir.
Zamanla Leyla, Neşet’in yarattığı bu eşsiz enerjiye kayıtsız kalamaz ve teslim olur. Mutluluktan ne yapacağını bilemeyen Neşet Ertaş, Leyla’yı orada bırakıp hemen babasına giderek bu büyük aşkı anlatır. Ancak babası Muharrem Ertaş, bu ilişkiye onay vermez ve Türkücüden, gazinocudan gelin olmaz diyerek oğluna karşı çıkar. Leyla ile Neşet’in aşkı ise engellere rağmen büyür ve ikili herkesin karşı çıkmasına rağmen evlenir.
Bu durum baba-oğul arasındaki bağı daha da gerer. Muharrem Ertaş, oğlu için Evladım türküsünü besteler. İçinde Aslı bozuk alma dedim evladım dizeleri yer alan bu türkü, Neşet Ertaş’ın yüreğinde büyük bir yangın yaratır. Buna karşılık Neşet Ertaş, babasına Analar insandır, biz insan oğlu dizeleriyle cevap verir. Bu karşılıklı türkülerle baba-oğul arasında kırgınlıklar büyür.
Bu sırada Leyla’dan üç çocuğu olan Neşet Ertaş, sevdiği kadını yere göğe sığdıramaz ve türkülerinde sürekli onun adını anar. Ancak bu büyük sevgiye rağmen Leyla, Neşet’i terk eder. Bu ayrılık, büyük ustanın yüreğini bir kez daha dağlar. Boşa Mecnun Eylemişim Ben Beni türküsünü yüreğinden kopup gelen acıyla besteler. Ardından Cahildim Dünyanın Rengine Kandım ve Evvelim Sensin, Ahirim Sensin gibi eserler peş peşe gelir.
Yıllarca babasıyla konuşmayan Neşet Ertaş, babasının hasta olduğunu öğrenince elindeki küçük bir valizle Almanya’dan Türkiye’ye gelir. Ancak ne yazık ki babasına yetişemez. Babasının kaybı, onu bir kez daha derin bir yasa boğar. Babasının ayaklarının altına gömülmeyi vasiyet eden Neşet Ertaş, yıllar sonra vefat ettiğinde bu vasiyet yerine getirilir ve Muharrem Ertaş’ın ayakucuna defnedilir.
Neşet Ertaş’ın Leyla’ya duyduğu aşk, sadece onun değil, bütün halkın yüreğine kazınmıştır. Her bir türküsü, onun hayatının bir parçasını anlatır; her bir notası, yaşadığı sevdanın izini taşır. Leyla ile başlayan bu efsanevi hikâye, türkülerle ölümsüzleşir ve bugün hâlâ dilden dile dolaşır.
Ещё видео!